Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır
Bu hikâye, gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır. Gerçek bir hikâyeden uyarlanmış bir filmi izlerken ya da bir romanın ilk sayfasında bu cümleyle karşılaştığımızda, içimizde tarif edilmez bir ağırlık hissederiz. Sanki o hikâye, kurgunun sınırlarını aşıp yaşamın acımasız gerçekliğine dokunmuştur. Çünkü biliriz ki, “gerçek” kelimesi insana dair olan ne varsa tüm çıplaklığıyla önümüze serilecektir.
Bu hikâye, gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır
Geçtiğimiz günlerde böyle bir hikâye dinledim. Adı pek de önemli değil, çünkü hepimizin hayatında buna benzer izler taşıyan anılar var. Bu hikâyenin kahramanı, küçük bir kasabada büyüyen genç bir kadındı. Çocuk yaşta sorumluluklarla tanışmış, ailesine destek olmak için her gün kilometrelerce yol yürüyerek okula gitmişti. Babasının elleri nasırlı, annesinin gözleri hep yaşlıydı. Hayalleri, onların yüzlerindeki o yorgunluğu bir gün silebilmekti.
Fakat hayat, hayalleri çoğu zaman hoyratça savurur. Üniversite hayali için kazandığı burs, kasabadan kalkıp büyük bir şehre gidişi… Ve ardından gelen yalnızlık. Arkadaşlarından ödünç alınan kitaplar, yetersiz bir sobanın başında ders çalışırken ellerini ısıtma çabası. Ama o, hiçbir zaman vazgeçmedi. “Başaracağım” dedi. Ve yaşam felsefesi olan şu sözleri bir daha hatırladı: “Bu dünyaya gelen her şeyin bir nedeni var, bir amacı var, bir şey için doğuyor.”
Yıllar geçti. Bugün o genç kadın, kendi kasabasında bir öğretmen. Çocukların ellerine kalem tutuştururken, her birinin gözlerinde kendi hikâyesini görüyor. Bir zamanlar babasının nasırlı ellerine hayal ettiği umudu, şimdi öğrencilerinin yüreğine ekmeye çalışıyor.
Bu hikâye bir film ya da bir kitapta karşımıza çıkabilir, ama unutulmamalı ki, bu dünyada her insan kendi içinde bir roman saklar. Gerçek bir hikâyeden uyarlanmış deriz, ama aslında herkes, kendi hayatının senaryosunu yaşar.
Bu yüzden, bazen karşımıza çıkan “Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır” notuyla başlayan eserleri izlerken, biraz durup düşünmek gerek. O hikâye bir insanın kalbinden geçmiş, teriyle yoğrulmuş, belki de gözyaşlarıyla şekillenmiştir. İşte bu yüzden, gerçek hikâyeler bize her zaman insan olmanın en saf, en kırılgan halini hatırlatır.
Yaşam, en etkileyici senaryoyu yazandır. Ve biz, o senaryonun hem başrolü hem de seyircisiyiz. Ne mutlu ki, bazı hikâyeler asla unutulmaz.
Ömer Köse